Genel

PSİKOLOJİNİN SOĞUK ALGINLIĞI: DEPRESYON

Depresyon, toplumda hemen hemen herkesin duyduğu ve yorumda bulunabildiği, kendisinde veya çevresinde bir şekilde şahit olduğu,  yaygın görülen bir duygudurum bozukluğudur. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre depresyon, dünya genelindeki bütün..

PSİKOLOJİNİN SOĞUK ALGINLIĞI: DEPRESYON

Depresyon, toplumda hemen hemen herkesin duyduğu ve yorumda bulunabildiği, kendisinde veya çevresinde bir şekilde şahit olduğu,  yaygın görülen bir duygudurum bozukluğudur. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre depresyon, dünya genelindeki bütün hastalıklar arasında 2. Sırada yer almaktadır ve en sık görülen ruhsal bozukluktur. Bu nedenle depresyon aslında psikolojik rahatsızlıkların soğuk algınlığı gibidir. Antidepresan kullanımları son yıllarda giderek artmaktadır ve depresyonun görülme sıklığının önümüzdeki yıllarda daha da artacağı öngörülmektedir. Tablo böyleyken depresyon hakkında doğru bilgiye ve farkındalığa ihtiyacımız olduğu açıktır.

Günlük hayatta zaman zaman üzüntü, öfke, kaygı gibi istenmeyen duyguların yaşanması depresyonla karıştırılabilmektedir. Oysa depresyon tanısı için yalnızca istenmeyen duyguların yaşanması gibi belirtiler yeterli gelmemektedir. En az iki hafta süreyle; iştahta belirgin artma veya azalma,  aşırı uyuma veya uyumakta güçlük çekme, keyif almama hali, çökkünlük,  uzun süren üzüntü ve kaygı gibi duygular, dikkat ve konsantrasyonda eksiklikler, konuşmada güçlük, hareketlerde yavaşlık, suçluluk ve değersizlik duyguları, cinsel isteksizlik, ağırlaşan tablolarda ise intihar düşünceleri veya intihar girişimi gibi belirtiler depresyonu tanımlar. Her hastada bu belirti kümelerinin hepsi birden bulunmayabilir.

Depresyon tanısı, hastanın göstermiş olduğu belirtilere göre farklılaşabilir.   Depresyonun; majör depresif bozukluk, atipik özellikli majör depresif bozukluk, psikotik özellikli majör depresif bozukluk, distimik bozukluk, doğum sonrası depresyonu, maskeli depresyon, mevsimsel depresyon türleri bulunmaktadır. Genelde depresyon, anksiyete bozuklukları ile beraber de görülebilmektedir.

 

Peki insanlar neden depresyona girer ve hangi insanlar depresyona yatkındır? Bu sorunun aslında tek ve net bir cevabı olmamakla birlikte yaygın görülen birçok faktör bulunmaktadır. Çevresel koşullar içerisinde ebeveyn veya yakınların kaybı, düşük sosyo –  ekonomik düzey, okul ve iş hayatındaki problemler, aile ile ilişkiler, evlilik ve ilişki problemleri, travmatik çocukluk çağı yaşantıları gibi faktörler depresyon gelişiminde etkili olabilmektedir.

Çevresel nedenlerin yanında depresyonun biyolojik sebepleri de bulunmaktadır. Ailede depresyon öyküsünün bulunması, kişinin farklı sağlık problemlerin olması, hormonal değişiklikler risk faktörleri arasında sayılabilmektedir. Ayrıca kadınların erkeklere oranla daha sık depresyona girdikleri görülmektedir. Bu duruma; kadınların ev ve iş hayatında artan sorumluluklarının yarattığı stres, toplum baskısı, çocukluk ve diğer dönemlerde cinsel travma maruziyeti, adet döngüsü gibi faktörler etkili olabilmektedir.

Depresyonun risk faktörlerinin neler olduklarının farkına varmak ve bu konuda bilgimizi arttırmak depresyonu önlemede en önemli adımlardandır. Çünkü hakkında eksik veya hatalı bilgiye sahip olduğumuz bir konuda önleyici adımlar atmak neredeyse imkansızdır. Bu nedenle kulaktan dolma bilgiler yerine bilimsel nitelikte kaynaklar edinmek yararlı olacaktır. Dikkat edeceğimiz en önemli hususlardan birisi yaşam şeklimizi düzenlemektir. Uyku ve beslenme düzenimizi sağlıklı tutmak, hareketsizlikten kaçınıp egzersiz ve yürüyüşler yapmak, hayatımızdaki stres faktörlerinin farkına varmak, sınır çizmek, insanlarla olan ilişkilerimizi düzenlemek, iş ve ev döngüsünden arada bir de olsa çıkıp farklı aktivitelere yönelmek, sosyalleşmeye önem vermek, hobiler edinmek, meditasyondan yararlanmak gibi faktörler depresyonu önlemede azımsanmayacak etkileri bulunmaktadır.

Eğer yalnız başınıza çözemeyeceğiniz problemlerle karşı karşıyaysanız ve bir uzman yardımına ihtiyaç duyuyorsanız psikoterapiden faydalanmak en iyi çözüm olacaktır. Psikoterapi sürecinde danışanın düşünce kalıplarının gerçek ve çarpıtılmış olarak ayırt edilmesi, bu düşünce kalıplarının farkına varmasının sağlanması, çarpıtılmış düşüncelerle çalışılması, depresyonun eylemsizlik döngüsünün değiştirilmesi gibi çalışmalar yapılarak danışanın depresyon belirtilerinin ortadan kalkması hedeflenir. Gerektiğinde medikal tedavi sağlanması da etkili yöntemlerdendir. Medikal tedaviler; depresyonun ilerleme seviyesine göre ilaç tedavisi, TMS tedavisi, EKT tedavisi şeklinde sıralanabilir.  Depresyon tedavisi olan bir ruhsal bozukluk türüdür. Bu bozukluğun farkına varmak, yanlış bilgilerden arınmak, etiketlemekten kaçınmak, gerektiğinde profesyonel yardım almaktan çekinmemek depresyonu yenmenin ve önlemenin olmazsa olmaz adımlarıdır.

 

Psk. Şura Duvar

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL